S porseverler için yaz sürprizlerle geçti. Teniste Carlos Alcaraz Wimbledon’ı kazanarak yıllar süren Novak Djokovic-Roger Federer-Rafael Nadal döneminin sonunu getirdi. Golfte Amerika Açık ve Britanya Açık kazanma olasılığı yüzde 1’den düşük görülen isimlere gitti. Kupalara ambargo koymuş ABD Kadın Milli Futbol Takımı 6 Ağustos’ta Dünya Kupası’nda İsveç’e penaltılarla elendi. Son penaltıda top çizgiyi sadece birkaç milimetreyle geçmişti. Ama en büyük şok saha dışından geldi. Suudi Arabistan spor endüstrisine iddialı bir giriş yaptı. Petro-dolarların gücünü arkasına alan ve 37 yaşındaki fiili lider Muhammed Bin Selman yönetiminde yeni bir yola girmeye heveslenen Suudi Arabistan sporculara, takımlara ve liglere 10 milyar dolar harcayarak golf ve futbolu altüst etti. Batılı taraftarların, aktivistlerin ve siyasetçilerin keyfi kaçtı. İnsan hakları ihlallerini sporla aklama çabası olarak değerlendirilen hamlenin spor dünyasının kutsal sayılan değerlerine saygısızlık olduğundan yakınıyorlar. Selman’ın amigosu değiliz ama… The Economist, Prens Selman’ın amigoluğunu yapacak değil ama spora dair bu bakış yeterli dikkat ve titizlikten yoksun. Batı halihazırda Suudi Arabistan’la ciddi boyutta ticaret yapıyor, anlaşmalar ülkenin insan hakları konusundaki kötü karnesini daha da zayıflatmayacak ve ülkenin herhangi bir küresel sporu tekeline alacağı veya mahvedeceği, hatta buna gücü olup olmadığı belli değil. Günümüzün çalkantılı dünyasında birçok taraftar takımını gurur ve istikrarın simgesi olarak görüyor. Ancak sporun da işleyişi bozulan bir iş kolu haline geldiği çoğu zaman unutuluyor. Yeni sermayeye ve yeni fikirlere açık olmak zorunda. Uzun zamandır gerek medya patronları gerekse Rus oligarklar spora epey savurgan harcamalar yapıyor. Güreş, boks, kış sporları Ama Suudilerin hamlesi her halükarda büyük. Futbolda yenilenen Suudi ligine Karim Benzema gibi büyük yıldızlar getirmeyi başardı. Öte yandan İngiliz kulübü Newcastle United’ın sahibi onlar ve 2030 Dünya Kupası’na ev sahipliği için teklifte bulunabilirler. Golfte ise Suudilerin finanse ettiği tur Amerika’nın erkekler golf organizasyonu PGA Tour ile birleşiyor. Suudi Krallığı aynı zamanda Formula 1’in sponsoru, güreş ve boksta anlaşmaları bulunuyor ve gözünü kış sporlarına ve e-spora dikmiş durumda. Bugünkü durumu gözüne kestirdiği yarış atlarını satın alan eski Arap hanedanı üyelerinin modern versiyonu gibi düşünmeyin. Yeni plan hem devlet destekli hem de çok daha sistematik. Krallık sporu petrol gelirlerini yatırıma yönlendirmenin ve hizmet sektörünü büyütüp turizmi artırarak ülke içindeki reformu hızlandırmanın yolu olarak görüyor. Spor ve turizmin sosyal etkilerini bekliyorlar Prens Selman çabuk karar değiştiren bir “tek adam” olabilir ama kadın hakları da dahil bazı konularda özgürleşme getirdiği biliniyor. Küreselleşmiş, tüketici menfaati odaklı spor kültürünün yayılması Suudi Arabistan’ın katı dini muhafazakarlığa dayalı toplumsal normlardan uzaklaşmasına yardımcı olabilir. Suudilerin dev harcamaları aslında spora yönelik kurumsal sermaye akışındaki artışın bir örneği. 2020’nin başından bu yana 100 milyar doları aşkın özel sermaye parası spora aktarıldı. Amerika’da beyzbol, basketbol, buz hokeyi ve Amerikan futbolu liglerinde güvenilir nakit akışına sahip markalar yer alıyor. Avrupa’daki futbol takımları küme düşme ihtimalinden dolayı daha riskli görünse de taraftar sayılarının büyüklüğü düşünülünce bazen gereken değeri bulamıyorlar. Alıcı konumunda başka devletler de var. Geçen yıl Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan Katar Fransız kulübü Paris Saint-Germain’in de sahibi ve NBA’den Washington Wizards’ın hissedarı. Bloomberg’e göre şu anda Avrupa’nın en büyük 98 futbol kulübünden 17’si devletler veya kurumsal sermaye tarafından destekleniyor. Yeni yatırımcıların çoğu dijital dönüşümü bir fırsat olarak görüyor. Seyirciler geleneksel televizyondan ayrılıyor. Takım ve markaların uyanık sahipleri ise dijital kopuşu fırsat olarak görüyor. Daha sarmalayıcı, interaktif deneyimlerle seyirciye daha doğrudan bir ulaşma yolu olabilir. Taraftar tepkisi Çoğu taraftar değişimin sevdikleri bir şeyi mahvetmesinden korkuyor. Ne var ki spor oyuncular arasındaki rekabetten ibaret değil, seyirci kapma rekabetini de içeriyor. Üstelik rakip eğlence biçimleri de eli kolu bağlı durmuyor. İtalya ligi Serie A reformda ağır kalırsanız olabileceklerin kanıtı. Gelirler düşüyor, takımlar iyi performans vermiyor ve çoğu zarar ediyor. Avrupa futbolunun yıllık işletme maliyeti oyuncu ücretleri hariç 7 milyar dolardan fazla ve masrafını karşılamıyor. Yeni para işine yarayabilir. Öte yandan dijital dönüşüm yeni taraftarlar getirecek gelişmelere de yol açabilir. İngiltere’de Premier League 1991 yılında ülke futbolunun geri kalanından ayrıldı ve bugün dünyanın en başarılı turnuvalarından biri. 2008’de başlayan Hindistan Premier League’i milyonlarca Hint’i krikete çekti. Formula 1 “Drive to Survive” adlı Netflix belgeseli ve doğrudan tüketiciye yönelik yayınlarla genç kitlelere ulaştı. Apple’ın ABD futbol ligi MLS’e yaptığı 2.5 milyar dolarlık yayın yatırımı ve Katar’ın tenise benzeyen, 25 milyon kişinin oynadığı padel sporuna verdiği destek çok şeyler getirebilir. Rekabeti öldürme riski O halde bir dönüşüm yaşandığı açık. Ancak Suudi Arabistan’ın önünde iki engel daha var. Birincisi, kâr amacı gütmeyen ve çok geniş kaynaklara sahip bir devlet olması. Spor rekabetçi denge gerektirir. Bu yüzden bir kulüp sahibi en iyi oyuncuların hepsini alırsa takımı teoride sürekli kazanabilir ve oyun bundan zarar görür. Bu risk muhakkak göz önüne alınmalı. Ne var ki on yıllardır süregelen çılgın harcamalara rağmen hiçbir takım futbolda tahakküm kurabilmiş değil. Suudi Arabistan’ın oyunculara harcadığı para Avrupa futbolunun yıllık giderlerinin sadece yüzde 6’sı kadar. Kurduğu yeni lig ise golfü epey sarstı. İkinci engel Suudi Arabistan’ın insan hakları konusundaki berbat karnesi. Gazeteci Cemal Kaşıkçı suikastı de buna dahil. Rusya gibi Batı’ya düşman ülkelere sporu da içeren yaptırımlar uygulanıyor. Ancak Suudiler bu kategoride yer almıyor. ABD ve Avrupa 2022’de Suudi Arabistan’la 140 milyar dolarlık ticaret yaptı. Stratejik kalemler olan petrol ve silah da buna dahildi. Üstelik sırf spor varlıklarını kontrol ediyorsunuz diye Batı kamuoyu ve hükümetleri her yaptığınızı görmezden gelmiyor. İngiliz elitlere yakınlaşmak için Chelsea’yi satın alan Roman Abramoviç bile yaptırımlardan kaçamadı. 2022 Dünya Kupası’nda Katar’ın eşcinsel ve işçi hakları konusunda tecrübe ettiği üzere bazen sponsorlar konuya daha hassas yaklaşabiliyor. Dünyada milli güvenlik, refah veya ahlak namına kısıtlanan faaliyetlerin listesi günden güne uzuyor: Yarıiletkenleri, sosyal medyayı, enerjiyi ve silahları düşünün. Sporu bu listeye dahil etmek kendi kalemize gol atmak olur. • The Economist’ten al
SPOR
Suudiler 10 milyar dolarla spor dünyasını altüst etti
Suudiler 10 milyar dolarla
spor dünyasını nasıl altüst etti