09 Kasım 2025 Pazar
DÜNYA

Altına hücumun arkasında ne var?

Ons fiyatı 4 bin doları geçti. Altının değeri iki yılda ikiye katlanırken merkez bankaları ve yatırımcılar kilit faktör oldu. Birçok uzmana göre artış sürecek…

Altın ons fiyatı ilk kez 4 bin doların üzerine çıktı.

Enflasyondan ve artan borç seviyelerinden endişe duyan yatırımcıların altına hücumuyla başlayan yükseliş sürüyor. Çarşamba günü erken saatlerde altının ons (28.3495 gram) fiyatının 4 bin 36 dolara ulaşmasıyla birlikte bu yılki artış yüzde 50’yi geçti. Son günlerde ABD hükümetinin kapanması güvenli liman olarak görülen altına ilgiyi artırarak yükselişi körükledi. Artışın sebepleri arasında dolar harici çeşitlilik sağlama amacıyla külçe altına yönelen merkez bankaları ve belirsizliğe karşı altına sığınan yatırımcılar yer alıyor. Değerli madenlerin alım satımına odaklanan Heraeus’tan altın taciri Alexander Zumpfe

“Tarihi bir dönüm noktasındayız. Talep sadece merkez bankaları ve kurumsal yatırımcılardan gelmiyor. Çok yoğun fiziksel satın alım da söz konusu” ifadelerini kullandı. Biner biner artıyor Altın hep kaos ve belirsizlik dönemlerinde yükseldi: -1000 doları aştığında 2007-2008 mali krizi, -2 bin doları geçtiğinde Covid-19 pandemisi vardı. -Mart ayında 3 bin dolar eşiğini aştığında piyasalar Donald Trump’ın “Kurtuluş Günü” paketindeki gümrük vergileriyle çalkalanıyordu. Hedge fon milyarderi Ray Dalio salı günkü açıklamasında altının dolara göre daha güvenli bir alternatif ve portföyleri “çeşitlendirmek için mükemmel bir araç” olduğunu söyledi. Greenwich’teki konferansta konuşan Dalio, “Bu kadar büyük bir borç yükü varken alternatif bir servet deposuna yönelmek doğaldır. Bu yüzden daha sağlam para birimlerine yöneliyoruz. Altın ise hepsinin en temelindeki varlık” dedi. “Nefes alamıyoruz” Son haftalardaki durmak bilmeyen yükseliş piyasalara da sürpriz oldu. Altın iki aydan kısa süre içinde, büyük ölçüde altın destekli borsa yatırım fonlarına gelen sermaye akışının etkisiyle yüzde 20’den fazla değer kazandı. İkinci haftasına giren ABD hükümetinin bütçe anlaşmazlığı yüzünden kapanması da etken. Fastmarkets ve Metals Daily’nin kurucusu olan deneyimli altın taciri Ross Norman, “Gerçekten olağanüstü bir durum. Hareketlilik öyle yoğun ki nefes alacak vakit yok” diye konuştu. Merkez bankaları yılda 1000 ton alıyor Uzun vadeli trendin temelindeki itici güçlerden biri merkez bankalarının portföylerini çeşitlendirmek adına Amerikan dolarından uzaklaşıp altına yönelmesi. Üç senedir yılda yaklaşık 1000 ton altın alıyorlar. Société Général emtia araştırmaları başkanı Michael Haigh “Merkez bankalarının alımlarında fiyatların dikkate alınmadığını gördük. 4 bin dolara ulaşılması da bir şey değiştirmeyecek. Yükseliş devam ediyor” ifadelerini kullandı. Goldman Sachs: 4900 dolar olur ABD hükümetinin kapanmasıyla birlikte spekülatif yatırımcıların altın ve diğer emtiada nasıl konumlandığını gösteren ABD Emtia Vadeli İşlemler Komisyonu verileri de yayınlanmıyor. Neticede belirsizlik arttı. BMO’dan emtia analisti Helen Amos’a göre yükseliş “insanların hükümet borçlarına ve FED’in bağımsızlığına dair endişelerinin yansıması.” Goldman Sachs salı günü merkez bankalarının alımlarını ve borsa yatırım fonlarına girişleri gerekçe göstererek bir ons altının hedef fiyatını 4 bin 300 dolardan 4 bin 900 dolara yükseltti. Bu zirve için öngördükleri tarih Aralık 2026. ‘Treni kaçırma korkusu’ Altın fiyatlarında 1970’lerden bu yana görülen en büyük artışı tetikleyen faktörlerden biri de “altın trenini kaçırma korkusu”. Olası kazançları ıskalamaktan korkan ve enflasyondan endişe eden yatırımcılar portföylerine altını da ekliyor. Pictet Asset Management baş stratejisti Luca Paolini yaşananları “FOMO” olarak bilinen “günceli kaçırma korkusuna” benzeterek “altın kaplama FOMO” sözleriyle niteledi. Paolini’ye göre çok yüksek sermayeli teknoloji firmalarının hisseleri ve kredi gibi diğer piyasalardaki kazançlarda da aynı korkunun izi var. Paolini “Bu seviyeye gelmişken altın almamak imkansız” diyor. Altın destekli fonlar coştu Dünya Altın Konseyi verilerine göre altın destekli borsa yatırım fonlarına net girişler son dört hafta içinde 13.6 milyar dolara yükseldi. Bu da 2025 yılında şu ana kadar 60 milyar doları aşan rekor bir net giriş anlamına geliyor. Daha önce hiçbir takvim yılında bu rakama ulaşılmamıştı. Söz konusu fonların elindeki altın miktarı 3 bin 800 tonu aştı. Covid-19 pandemisinde riskli varlıkların satıldığı günlerdeki zirveden çok uzak değiliz. Analistlere göre 1979 petrol krizi ve fiyat şokundan bu yana görülen en büyük fiyat artışının ardında yatırımcıların hisse senetleri ve tahvillere olduğu gibi değerli madenlere de uzun vadeli yatırım yapmaya başlamasının etkisi var. Üstelik bu yatırımcılar bireyleri de kapsıyor, emeklilik fonlarını da. Uzun vadeciler de altın talep ediyor Morgan Stanley hisse senetleri ve tahvillere yapılan geleneksel 60/40 varlık tahsisi yerine altının sabit getirili menkul kıymetlerle eşit ağırlığa sahip olduğu 60/20/20 dağılımını önerdi. Bank of America’nın yeni anketine göre böyle bir değişim trilyonlarca doların altın külçelerine akması anlamına gelebilir. Neticede fon yöneticilerinin şu an altına ayırdıkları yüzde 2’lik payda büyük bir değişim olası. BofA maden araştırma başkanı Michael Widmer “Uzun zamandır ilk kez” uzun vadeli yatırım düşünen müşterilerden altına ciddi talep geldiğini söyledi. İsviçreli özel banka Syz Group’un ticari işlem sorumlusu Valérie Noël de bazı müşterilerin altın alıp dolar aleyhine oynamaya hevesli olduğunu ifade ediyor. Altın, tahvillerin aksine gelir sağlamıyor. Üstelik değerinin belirlenmesi ve tahmin edilmesi zor olduğundan uzun süre boyunca ana akım yatırımcılar tarafından güvenilmez bir yatırım aracı olarak görüldü. Warren Buffett vaktiyle altın için “ne kullanışlı ne de üretken” demişti. Ancak küresel mali kriz sonrası merkez bankaları niceliksel genişlemeye başvurunca yatırımcılar altına hücum etti. Yine de hiperenflasyon endişesinin haksız çıkmasıyla, altın 2020 yazına kadar 2011’de ulaştığı zirveyi aşamadı. Ne var ki zengin ülkelerde devlet tahvili ihracının rekor seviyeye ulaşmasının getirdiği kaygıların piyasalarda açtığı dalgalanma çok ciddi. Bunun sonucunda sabit getirili menkul kıymetler portföy dengeleme aracı olarak eskisi kadar cazip değil. Bu da altının yeniden parlamasını sağladı. Son tedbir Diğer bir etken ise karar alıcıların rekor düzeydeki devlet borçlarına vermesi beklenen tepkinin bazı kesimlerde yarattığı endişe. Özellikle Trump’ın FED’e faizleri düşük tutması için baskı yapması sebebiyle enflasyonun hedeflenenin üzerinde seyretmesine izin verileceği düşünülüyor. Bunun birinci yolu da varlıkların değerini düşürmek. Ancak tahvil piyasası enflasyonun kontrolden çıkacağı ihtimalini hesaba katıyor gibi görünmüyor. Insight Investment döviz çözümleri başkanı Francesca Fornasari’ye göre altın yatırımcılar tarafından “son tedbir” olarak kullanılıyor. •Konseyi’ne göre bugüne kadar 216 bin 265 ton altın çıkarıldı. Bu altın da her bir kenarı 22 metre olan bir küpe sığar. Kaba bir hesapla 484 metrekare alana oturan 7 katlı bir yapıdan söz ediyoruz. Ancak şunu not etmekte de yarar var: Altın neredeyse yok edilemez olduğu için, şimdiye kadar çıkarılan altının neredeyse tamamı halen bir şekilde varlığını sürdürüyor. Toplam yer üstü altın stokunun dağılımı şöyle: 1 Mücevher - 97 bin 149 ton, yüzde 45 2 Külçe ve sikkeler (altın destekli borsa yatırım fonları dahil) - 48 bin 634 ton, yüzde 22 3 Merkez bankaları - 37 bin 755 ton, yüzde 17 4 Diğer (teknoloji, sanayi vs.) - 32 bin 727 ton, yüzde 15 Bunların dışında çıkarılabilecek altın miktarı şöyle hesaplanıyor: 5 Rezervler- 54 bin 770 ton 6 Kaynaklar- 132 bin 110 ton Bir maden yatağının rezerv olarak kabul edilebilmesi için jeoloji, madencilik, işleme, pazarlama, ekonomik ve ESG gibi birçok faktör değerlendirilir. Kaynaklar ise şirketlerin jeolojik bilgisi ve güveni daha az olan, yani daha az sondaj verisi bulunan ve sadece basit ekonomik modelleme uygulanan veya bazı durumlarda hiç ekonomik modelleme uygulanmayan yatakları kasteder. BRETTON WOODS DÖNEMI Mevcut altının yaklaşık üçte ikisi 1950’den sonra çıkarıldı. 1971’den önce, finans dünyası Bretton Woods Anlaşması kapsamında faaliyet gösteriyordu. II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan bu sistemde ABD doları, ons başına 35 dolar sabit kurdan altınla doğrudan takas edilebilen tek para birimiydi. Diğer para birimleri ise dolara bağlıydı. Bir süre bu sistem uluslararası ticarete bir dereceye kadar öngörülebilirlik sağladı. Ancak daha sonra ABD büyük ticaret açığı vermeye başladı. Esasen, kazandığından daha fazla harcıyordu ve bu durum altın rezervleri üzerinde büyük baskı yaratıyordu. Diğer ülkeler, ABD’nin dolaşımdaki tüm dolarları karşılayacak kadar altın rezervine sahip olup olmadığını sorgulamaya başladı. Güven azaldı ve sistem çatlamaya başladı. NIXON ŞOKU ABD Başkanı Richard Nixon, 15 Ağustos 1971‘de radikal bir karar aldı. Doların altına çevrilebilirliğinin tek taraflı olarak askıya alındığını duyurdu. Bu olay “Nixon Şoku” olarak ekonomi tarihine geçti. Esasen, bu, Bretton Woods sisteminin tasarlanan haliyle sonunu getirdi. Bir gecede, dolar ile altın arasındaki doğrudan bağlantı kopmuştu. Yapay olarak ons başına 35 dolar seviyesinde tutulan altın fiyatı serbest bırakıldı. Bu, altın için yeni bir dönemin başlangıcıydı; fiyatının ekonomik ve jeopolitik gerçekleri çok daha doğrudan yansıtacağı bir dönem. 1970’lere özellikle petrol şokları nedeniyle yüksek enflasyon ve küresel ekonomik istikrarsızlık damga vurdu. Bu bağlamda, güvenli liman olarak algılanan altının fiyatı patlama yaşadı. 1980’de 800 doların üzerine çıktı. 70’lerin coşkusunun ardından, altın piyasası 1981’den 2001’e kadar yaklaşık yirmi yıl süren durgun bir dönem yaşadı. Bu yirmi yılda ons fiyatı çoğunlukla 250 ile 500 dolar arasında dalgalandı. Bu dönem, enflasyonun daha iyi kontrol altına alınması ve genel olarak nispeten istikrarlı bir ekonomi ile açıklanabilir. Yatırımcılar, daha umut verici görülen diğer varlıklara yöneldi.•

10 BÜYÜK PARADAN KAÇIŞ Robin J. Brooks, Brookings Institute Altının son dönemdeki yükselişi, dolardan kaçışla ilgili değil. Daha çok, enflasyon ve para biriminin değer kaybetmesi korkusunun artmasıyla birlikte tüm G-10 para birimlerinden (ABD, Almanya, Belçika, Birleşik Krallık, Fransa, Hollanda, İtalya, İsveç Japonya, Kanada) kaçış gibi görünüyor.

YEN ILE DAHA PAHALI Albert Edwards, SocGen Yorumcular altın fiyatının 4000 doların üzerine çıkmasıyla heyecanlanırken, bunun yen cinsinden karşılığı şu anda 5500 doların üzerinde olduğunu unutmayın. Japonya hala öncülük ediyor.

ÜÇ YIL SÜRER Goldman Sachs Ağustos 26'dan bu yana yüzde 17'lik artışı tetikleyen girişler (Batı’daki borsa yatırım fonu girişleri ve muhtemel merkez bankası alımları) fiyatlandırma çerçevemizde sabit olduğundan, 2026 Aralık altın fiyat tahminimizi 4300 dolardan 4900 dolara yükseltiyoruz. Merkez bankalarının alımlarının 2025/2026’da ortalama 80/70 ton olacağını, çünkü gelişmekte olan ülke merkez bankalarının 2022’de Rusya’nın rezervlerinin dondurulmasının ardından rezervlerini altınla yapısal olarak çeşitlendirmeye devam edeceklerini öngörüyoruz. Özellikle, temel senaryomuzda resmi sektördeki birikim eğiliminin üç yıl daha devam edeceğini varsayıyoruz.

BITCOIN REZERVLERE GIRECEK Deutsche Bank Dolar zayıfladıkça, merkez bankaları belirleyici bir soruyla karşı karşıya kalıyor: Bitcoin, altınla birlikte – hatta altın yerine – güvenilir bir rezerv varlığı olarak hizmet edebilir mi? Stratejik bir Bitcoin tahsisi, 20. yüzyılda altının rolünü yansıtan, finansal güvenliğin modern bir temel taşı olarak ortaya çıkabilir. Son araştırma makalemizde, Bitcoin ve altını benimseme eğilimleri, varlık özellikleri ve makroekonomik performans açısından karşılaştırıyoruz. Volatilite, likidite, stratejik değer ve güveni değerlendirerek, her iki varlığın da 2030 yılına kadar merkez bankalarının bilançolarında yer alacağını tespit ettik. (Geçen pazartesi günü Bitcoin iki kez tüm zamanların en yüksek seviyesini kırarak ilk kez 126 bin doları aştı.)

ABD’YE INANÇ DÜŞÜŞTE Mohamed El-Erian, Cambridge Queen’s College başkanı Endişe verici olan şu: Altının bu yükselişi yavaş yavaş ABD'yi özel kılan şeye olan inancın azaldığını göstermeye başlaması.

KURUMLARA GÜVEN AZALIYOR Ken Griffin, Citadel kurucusu: Yatırımcılar artık altını dolardan daha güvenli bir yatırım aracı olarak görüyor. Gerçekten endişe verici. ABD kurumlarına ve dünyanın rezerv para birimi olan dolara güven azalıyor. •