DÜNYA

BUGÜNÜN OLAYI (!) BİR BAŞKA 9-11 OLAYI MI,Ortadoğu satrancı daima perde arkasında oynanır!

Ortadoğu satrancı daima perde arkasında oynanır! Vatan topraklarını Yeni Dünya Düzeni haritasına alanlara karşı vatan müdafaası bilincini geliştirebilirsiniz.

BUGÜNÜN HAMAS HUCUMU(!) BİR BAŞKA 9-11 OLAYI OLARAK DİZAYN EDİLMESİN

"11 Eylül"de İkiz Kuleler patlatılıyor. Kulelerin çelik konstrüksiyonları, sonradan enkazda hiçbir kalıntısına rastlanmayan, hiçbir görgü tanığının ifadesinde yer almayan şu sözde jet uçaklarının yakıt tanklarının patlamasıyla eriyiveriyor. 110 katlı, 415 metre uzunluğundaki kuleler sadece birkaç katının alev almasıyla serbest düşme yasasına göre yıkılıveriyor, pulverize bir şekilde. Çok geçmiyor ki, fail "El-Kaide" deniyor. Usame Bin Ladin isimli kişi saldırıyı komuta eden olarak gösteriliyor. Hepsi şu jet uçakları gibi hayali... BÜYÜK YALANCI apar topar Irak’a giriyor, bölgedeki stratejik müttefiği olan İsrael'i Baas rejim güçlerinden kurtarıyor, Irak petrol sahalarının sözüm ona geliştirilmesi amacıyla kurulan konsorsiyuma liderlik ediyor ve bölge petrolünün çok büyük oranına tam anlamıyla çöküyor. ... Ve bugün bakıyorsunuz HAMAS, İsrael şehirlerini ele geçirirken, MOSSAD armut topluyor(!) Sivil esirlere işkence edilirken video kayıtları alınıyor, cansız bedenler ortalıkta gezdiriliyor, dehşet uyandıran fotoğraflar ve videolar dünya kamuoyuna servis ediliyor. HAMAS kendisine nefret toplamaktan, İsrael'i ise mağduriyet zeminine taşımaktan pek memnun görünüyor. Ne ilginç! BÜYÜK YALANCI "İsrael'in kendini savunması için ne gerekiyorsa yapacağız" diyor. İşte şimdi, İsrael kendini savunmaya(!) başladı. Tıpkı "11 Eylül"den sonraki savunmaları gibi... Tüm bunların bir tiyatrodan ötesi olmadığını anlamak için Ortadoğu strateji uzmanı olmaya gerek yok. Yöntemleri değişmez, aynı yalanı farklı şekillerde sunmayı biliyorlar sadece. "11 Eylül"den sonra George W. Bush "Yeni Dünya Düzeninin kuruluşu hız kazandı" demişti. "11 Eylül" bir başlangıçtı. Bugün sözde HAMAS'ın saldırısıyla başlayan olaylarla ise, Yeni Dünya Düzeninin tamamlanması amaçlanıyor. Yeni Dünya Düzeni/Büyük İsrael Projesi GERÇEK. Bu haritaya olan saplantıları GERÇEK. Türlü sahtekârlıkla, hileyle, aldatmacayla şeytani projelerini fersah fersah eyleme geçirdikleri bir GERÇEK! Bu gerçeği inkar etmemeniz gerekiyor. Problemi görmeniz gerekiyor. İşte o zaman, tıpkı "bu pandemi Büyük Sıfırlama/Yeni Dünya Düzeni için büyük bir fırsat" diyenlerin uzattığı aşılara karşı beden müdafaasına giriştiğiniz gibi, vatan topraklarını Yeni Dünya Düzeni haritasına alanlara karşı vatan müdafaası bilincini geliştirebilirsiniz.

"11 Eylül"de İkiz Kuleler patlatılıyor. Kulelerin çelik konstrüksiyonları, sonradan enkazda hiçbir kalıntısına rastlanmayan, hiçbir görgü tanığının ifadesinde yer almayan şu sözde jet uçaklarının yakıt tanklarının patlamasıyla eriyiveriyor. 110 katlı, 415 metre uzunluğundaki kuleler sadece birkaç katının alev almasıyla serbest düşme yasasına göre yıkılıveriyor, pulverize bir şekilde. Çok geçmiyor ki, fail "El-Kaide" deniyor. Usame Bin Ladin isimli kişi saldırıyı komuta eden olarak gösteriliyor. Hepsi şu jet uçakları gibi hayali...  apar topar Irak’a giriyor, bölgedeki stratejik müttefiği olan İsrael'i Baas rejim güçlerinden kurtarıyor, Irak petrol sahalarının sözüm ona geliştirilmesi amacıyla kurulan konsorsiyuma liderlik ediyor ve bölge petrolünün çok büyük oranına tam anlamıyla çöküyor. ... Ve bugün bakıyorsunuz HAMAS, İsrael şehirlerini ele geçirirken, MOSSAD armut topluyor(!) Sivil esirlere işkence edilirken video kayıtları alınıyor, cansız bedenler ortalıkta gezdiriliyor, dehşet uyandıran fotoğraflar ve videolar dünya kamuoyuna servis ediliyor. HAMAS kendisine nefret toplamaktan, İsrael'i ise mağduriyet zeminine taşımaktan pek memnun görünüyor.

Ne ilginç!  "İsrael'in kendini savunması için ne gerekiyorsa yapacağız" diyor. İşte şimdi, İsrael kendini savunmaya(!) başladı. Tıpkı "11 Eylül"den sonraki savunmaları gibi... Tüm bunların bir tiyatrodan ötesi olmadığını anlamak için Ortadoğu strateji uzmanı olmaya gerek yok. Yöntemleri değişmez, aynı yalanı farklı şekillerde sunmayı biliyorlar sadece. "11 Eylül"den sonra George W. Bush "Yeni Dünya Düzeninin kuruluşu hız kazandı" demişti. "11 Eylül" bir başlangıçtı. Bugün sözde HAMAS'ın saldırısıyla başlayan olaylarla ise, Yeni Dünya Düzeninin tamamlanması amaçlanıyor. Yeni Dünya Düzeni/Büyük İsrael Projesi GERÇEK. Bu haritaya olan saplantıları GERÇEK. Türlü sahtekârlıkla, hileyle, aldatmacayla şeytani projelerini fersah fersah eyleme geçirdikleri bir GERÇEK! Bu gerçeği inkar etmemeniz gerekiyor. Problemi görmeniz gerekiyor. İşte o zaman, tıpkı "bu pandemi Büyük Sıfırlama/Yeni Dünya Düzeni için büyük bir fırsat" diyenlerin uzattığı aşılara karşı beden müdafaasına giriştiğiniz gibi, vatan topraklarını Yeni Dünya Düzeni haritasına alanlara karşı vatan müdafaası bilincini geliştirebilirsiniz.

BOP planı ile Irak ,Suriye ,İran ve Türkiye parçalanacak, kurulan küçük uydu devletçiklerinin İsrail tarafından yutulması ile büyük İsrail kurulacaktır. Irak fiilen 3'e bölündü . Suriye ,ABD destekli Pkk /Pyd/Ypg teröristleri tarafından bölünmek üzere . Suriye'deki pkk varlığı ,Türkiye'ye zorla göç ettirilen 5 milyondan fazla Suriyelinin toprakları üzerine uydu Kürdistan devleti kurmak istiyor. Kim destekliyor ABD , ABD'nin nihai müttefiki ise İsrail'dir. Suriyeliler bombalandıkları için gelmediler. Gelmeleri için bombaladılar. Suriyeliler Türkiye'de kalsın diyenler Suriye'nin kuzeyinde uydu Pkkistan kurulmasını ,BOP'u ve neticesinde kurulacak Büyük İsrail Devletini bilinçli veya bilinçsiz desteklemektedir.BOP planı ile Irak ,Suriye ,İran ve Türkiye parçalanacak, kurulan küçük uydu devletçiklerinin İsrail tarafından yutulması ile büyük İsrail kurulacaktır. Irak fiilen 3'e bölündü . Suriye ,ABD destekli Pkk /Pyd/Ypg teröristleri tarafından bölünmek üzere . Suriye'deki pkk varlığı ,Türkiye'ye zorla göç ettirilen 5 milyondan fazla Suriyelinin toprakları üzerine uydu Kürdistan devleti kurmak istiyor. Kim destekliyor ABD , ABD'nin nihai müttefiki ise İsrail'dir. Suriyeliler bombalandıkları için gelmediler. Gelmeleri için bombaladılar. Suriyeliler Türkiye'de kalsın diyenler Suriye'nin kuzeyinde uydu Pkkistan kurulmasını ,BOP'u ve neticesinde kurulacak Büyük İsrail Devletini bilinçli veya bilinçsiz desteklemektedir.Resim

Bakınız Gazze nin  haritadaki durumuna. Burada 2 milyondan fazla insan yaşıyor ve yüzölçümü sadece 350 kilometrekare. Kilometrekareye 5000'den fazla insan düşüyor burada. Gazze'nin 3 tarafı İsrail ile çevrili, deniz yönü ise tamamen İsrail'in kontrolü altında. Gazze'nin dış dünya ile bağlantısı sadece Mısır ile olan sınırı, o da Mısır'ın inisiyatifinde, Mısır ile olan sınır boyunca kaçak yeraltı tünelleri Gazze'nin can damarı. Hamas silah ve mühimmatı bu tünellerden sağlıyor. Şimdi Netanyahu'nun "Gazze'yi boşaltın, yerle bir edeceğiz" açıklaması sonrası Gazze'de yaşayan bu 2 milyondan fazla insan nereye gidecek? Mısır bunları asla kabul etmez. Burda  Türkiye dikkatli olmalı.

Hamas’ın sivilleri hedef alması ve kanlı görüntülerin servis edilmesi, Filistin Halkı’na değil, İsrail yönetimine fayda sağlamıştır!

Uluslarası kamuoyu İsrail’in yanında yer almış ve misli ile mukâbeleye yeşil ışık yakmıştır! Netanyahu’nun yargı reformu nedeniyle sarsılan siyasi konumu, yeniden güçlenmiş, barışçıl çözüm isteyenlerin sesi kısılmış ve savaş yanlısı şahin kanat istediği fırsatı ele geçirmiştir! Bu aşamadan sonra, yapılan İsrail saldırıları meşru müdafaa olarak gösterilecektir! Konvansiyonel olarak; İsrail’e karşı koyacak bir askeri gücü olmayan Filistin Halkı, ateşe atılmıştır! Maalesef savaşın acımasız yüzü ile karşı karşıya getirilmiştir! Haklı oldukları konular terör algısı ile kapatılacaktır! Bu durumda Filistin daha da yalnızlaşacak, insan hakları savunucuların sesi kısılacaktır! Filistin Halkı açısından ağır sonuçları olacak bir saldırının zamanlaması ve yapılış şekli, akıllara bir çok soru getirmektedir! İsrail’in bu saldırı hakkında istihbarat almamış olması düşük ihtimaldir!

Ortadoğu satrancı daima perde arkasında oynanır!

Kapalı kapılar ardındaki pazarlıklar ve asıl hamlenin ne olduğu anlaşılmadan yapılan tüm yorumlar; sığ, eksik ve dahi yanlış olacaktır!1- İsrail başbakanınına karşı halkın gösterilerini bıçak gibi kesti, 2- İsrail halkını tek vücut yaptı, 3- Mazlum Filistin halkı algısını dünya nezdinde yıktı, 4- İslam adına kolayca can alınabileceği algısını tazeledi, hem İslama büyük zarar verdi, hem de dünyadaki müslümanlara bakışı daha da olumsuzlaştırdı, 5- Yahudilerin dünyadaki gücü ve İsrail’in askeri kabiliyeti çerçevesinde, muhtemelen kendi yok oluşlarına kadar gidebilecek bir süreci başlattı… Bununla beraber, bu saldırı hazırlıklarından önceden haberdar olmayışlarına da anlam veremiyorum.  bu kadar gerçeküstü ve mantıksız bir durum dünya siyasi hayatının doğal akışına aykırı… Bugünkü durum, biraz matruşka bebekler gibi; bakalım içinden neler çıkacak…

Ancak bu operasyonla ilgili hiçbir şey şaşırtıcı ya da sebepsiz değil. Bu sadece İsrail'in güvenlik önlemlerindeki boşlukların bir sonucu da değil. Bu, onlarca yıldır İsrail yerleşimci sömürge yönetimi ve işgaliyle karşı karşıya kalan Filistin halkından beklenebilecek bir yanıttır.

Uluslararası hukuk, devletlerin “geçici de olsa her türlü askeri işgali” yasaklıyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 37/43 sayılı Kararı aynı zamanda bağımsızlık ve sömürge yönetiminden kurtuluş için mücadele eden insanların bunu “silahlı mücadele de dahil olmak üzere mevcut tüm araçları” kullanarak yapma hakkına sahip olduğunu bir kez daha teyit ediyor. Yani Mescid-i Aksa Tufanı Operasyonu, İsrail işgali ve sömürgeciliğinin kışkırttığı silahlı Filistin mücadelesinin bir parçasıdır.

Filistinli silahlı grupların asimetrik taktiklere ve gizliliğe bel bağlaması da şaşırtıcı değil. Çünkü dünyanın en gelişmiş ve en iyi finanse edilen silahlı kuvvetlerinden biriyle karşı karşıyalar.

Operasyonun Gazze'den başlatılması da şaşırtıcı değil. Merhum Filistinli Amerikalı bilim adamı Edward Said, bir zamanlar Gazze'yi Filistin mücadelesinin “temel çekirdeği” olarak tanımlamıştı. Burası, çoğunlukla 1948'deki Nakba sırasında evlerinden sürülen Filistinli mültecilerin yaşadığı, yoksul ve sıkışık bir yer. Daha önce ilk İntifada'yı doğurmuş ve son birkaç on yılda Filistin silahlı direnişinin büyük bir kısmına ev sahipliği yapmıştı.

Gazze de 16 yıldır zayıflatıcı bir kuşatma altında, bu kuşatma halkına büyük zarar verdi ancak direnme iradesini yok edemedi. Abluka, Hamas'ın 2006'da Filistin Yasama Konseyi seçimlerini kazanmasının ardından uygulandı, ancak Filistinli rakibi El Fetih, İsrail ve destekçileriyle birlikte onun iktidarı ele geçirmesini engellemek için komplo kurdu.

Birkaç ay süren çatışmaların ardından Hamas, Haziran 2007'de Gazze'nin tam kontrolünü ele geçirmeyi başardı; bunun için İsrail ve ortakları, orada yaşayan Filistinlileri toplu olarak cezalandırmaya karar verdi.

16 yılı aşkın süredir Gazze sakinlerinin hareket özgürlüğü yok . İsrail'den çalışma izinleri varsa veya nadir durumlarda İsrail tarafından işgal altındaki Batı Şeria'da yaşamı tehdit eden koşullar nedeniyle tıbbi tedavi görmeleri için özel izinler verilmişse, İsrail kontrolündeki kontrol noktalarından ayrılabilirler. Dünyanın herhangi bir yerine gitmek için, vatansız kişilerin alması zor olan geçerli bir vizeye sahip olmaları ve ardından Mısırlı yetkililerin Refah sınır kapısını kapatma ve Filistinlilerin girişine izin vermeme yönündeki keyfi kararlarına uymaları gerekiyor.

Abluka Gazze ekonomisini neredeyse durma noktasına getirdi . Bugün nüfusun yarıya yakını işsiz. Gençler arasında işsizlik oranı yüzde 60'ın üzerinde. Kuşatma nedeniyle yiyecek tedariği de sınırlı. 2007'den 2010'a kadar İsrail yetkilileri, Gazze'deki halkın gıdaya erişimini kısıtlarken, yetersiz beslenmeyi kıl payı önlemek için Filistinlilerin beslenme ihtiyaçlarının kalori hesabını tuttu.

Bugün Dünya Gıda Programına göre nüfusun önemli bir kısmı gıda güvencesinden yoksundur. 2022 yılında Filistin genelinde 1,84 milyon insan (nüfusun üçte biri) yeterli yiyeceğe sahip değildi. Bu kişilerden 1,1 milyonu "ciddi gıda güvensizliği" olarak değerlendirildi ve bunların yüzde 90'ı Gazze'de yaşıyordu.

Şerit aynı zamanda bir enerji krizinden de muzdarip. İsrail'in Gazze'ye yakıt girişini yasaklaması, elektrik üretiminin ciddi şekilde sınırlanması anlamına geliyor. 2023 yılında Gazze'ye günde yalnızca 13 saat elektrik veriliyordu. 2017 ve 2018'de bu süre günde yedi saate düştü.

Bu da su temini ve sanitasyon konusunda ciddi sorunlara neden oldu. Sürekli kesintiler su arıtma tesislerinin düzgün çalışmasını engelledi. Sonuç olarak, arıtılmayan kanalizasyon Akdeniz'e akıyor.

 

Suyun ana kaynağı olan Gazze'nin yeraltı suları da neredeyse tükenmiş durumda ve deniz ve atık su nedeniyle kirleniyor. Gazze'de rapor edilen hastalıkların önemli bir kısmı temiz suya erişimin yetersizliğinden kaynaklanıyor .

Abluka aynı zamanda şeridin tıbbi tesislerine de zarar verdi. Hastaneler temel malzeme, ekipman ve altyapıdan yoksundur ve ciddi vakalarla başa çıkamamakta veya kronik hastalara uygun bakımı sağlayamamaktadır.

Bir de İsrail'in rutin askeri operasyonları var . İsrail, Filistinli savaşçıların peşinde olduklarını iddia ederek bölgeye yönelik saldırılarını meşrulaştırıyor. Ancak sistematik olarak sivilleri ve konutlar, hastaneler, okullar, su arıtma tesisleri gibi askeri olmayan sivil altyapıları hedef alarak Gazze'deki yaşamı daha da çekilmez hale getiriyor.

Tüm bunların psikolojik etkisi , özellikle artan bir umutsuzluk duygusu ve zihinsel sıkıntı hisseden gençler arasında hafife alınamaz. Gazze'deki Filistinli bir gencin 2013'teki bir röportaj sırasında bana söylediği gibi: “Burada her gün aklınızı kaybetmemek için kendinizi durdurma mücadelesi veriyor. Gazze'deki gençlerin sıklıkla üniversiteye gittiklerini, bir yandan da staj yaptıklarını, gönüllü olduklarını ya da organizasyonlar kurduklarını fark edeceksiniz. Bütün bunlar zihinsel olarak meşgul olmak ve onu kaybettiğiniz kaçınılmaz noktayı geciktirmek için yapılıyor.”

Ancak tüm bu yıllar süren trajedi ve acılar, Filistin'in direniş ruhunu öldürmedi.

 

Hamas'ın yaptığı operasyonun resmi gerekçesi, İsraillilerin İslam'ın üçüncü kutsal mekanı olan Mescid-i Aksa'ya saygısızlık etmesi ve yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinin artmasıydı. Ancak ne kadar iyi planlanmış göründüğü göz önüne alındığında, Mescid-i Aksa Tufanı Operasyonu'nun Kudüs ve Batı Şeria'da yaşanan son olaylardan önce de planlandığı görülüyor.

Aslında Filistinlilerin onlarca yıldır verdiği en büyük tepki, kaçınılmaz bir gelişme, bir direniş eylemi ve acımasız abluka ve işgal altındaki Gazze halkının acılarına karşı bir tepkiydi. Bu, Filistin'in özgürlük mücadelesinin bir parçası ve Gazze'nin bu mücadelenin merkezindeki yerini sağlamlaştırıyor.