Vücudumuz için çoğu vitamin ve mineral “esansiyel”, yani normal metabolizma için hayati önemde olup gıda yoluyla alınması mecburi konumdadır. Sağlıklı beslenmeye ne kadar dikkat edersek edelim çeşitli metabolik problemler ve hastalıklar hücrelerimizin ihtiyaç duydukları bu besinlere ulaşabilmesini engelleyebilir. Buna ilaveten, modern tarımda kullanılan ilaçlar, GDO’lu gıdalar, işlenmiş gıdalar ve paketleme teknolojileri sayesinde günümüzde tükettiğimiz gıdaların besleyici değerinin oldukça düştüğü de inkar edilemez bir gerçektir. Tüm bu etkenler hücre seviyesinde kronik hasara sebep verir hem hayat kalitemizi düşürür, hem de çeşitli hastalıklara zemin hazırlar.

Ağız yoluyla alabileceğimiz vitamin ve mineral destekleri bir yere kadar işe yarar, çünkü yüksek dozda alınan destekler sindirim sisteminin emilim kapasitesini aşar. Ayrıca sağlıklı bir bağırsak florasına sahip kişilerde bile ağız yoluyla alınan takviyelerin en iyi ihtimalle yüzde 30’unun emildiği bilinmektedir.İlaveten yüksek doz vitamin ve mineralleri ağız yoluyla almak bulantı, gastrit, ishal gibi yan etkilere de yol açar. İşte bu engeli intravenöz tedavi ile aşıyoruz. IV terapide vitamin, mineral, aminoasit ve antioksidanlar direkt olarak damar yoluna verildiğinden hem hücreler için çok daha kolay ulaşılabilir olur, hem de ağız yoluyla verilmesi mümkün olamayan mega dozlar herhangi bir yan etki riski olmadan uygulanabilir.

IV terapi (İntravenöz tedavi) son senelerde yoğun ve stresli tempoda çalışan iş adamlarından, düzenli performans sporu yapan kişilere, medikal tedavilerine destek arayan hastalardan sağlıklı ve fit bir yaşam tarzını benimsemiş bireylere kadar her gruptan insan için çok önemli bir alternatif destek halini almıştır.