Yoksulluk İçimizde
Kasetin Yoksulluğu İçimizde 2008
Murat Menteş 'Kaosa Mütevazi Bir Katkı' kitabında 'sahafiye piyango' kavramından bahseder. Yaşadığım tam bir piyangoydu!İnternet üzerinden ikinci el ıvır zıvır satılan siteleri sık sık takip ederim. O gün yine “gittigidiyor” ziyaretimi gerçekleştirmek için bilgisayar başına geçtim. Arama satırına artık ezberlediğim isimleri sırayla yazdım. Zamanında “Cahit Zarifoğlu” ismini aratıp 1,5 ytl gibi bir fiyata “Mavera Dergisi Tasavvuf Özel Sayısını” ele geçirmiş bir alış veriş çılgınıydım.
Mustafa Kutlu ile ilgili yaptığım arama sonucu önüme sayfalar dökülüverdi. Uzun Hikaye ve daha başka birkaç kitabı satılıyordu ama benim ilgimi çeken şey ise bambaşkaydı. En üstte “kasetler” bölümünde “Yoksulluk İçimizde” isminde bir kaset duruyordu. Ulvi Alacakaptan zamanında bu güzel kitabı kasete okumuş ve ortaya bu kıymetli eser çıkmıştı. En azından sitenin açıklaması böyleydi.
Müthiş bir denk gelme ile karşı karşıyaydım. Hemen camianın bu işi bilenlerinden msn listemde kim var acaba diye göz gezdirdim. Asım Gültekin oradaydı. Bir ağız yoklaması yaptım. “Oğlum yirmi yıllık kaset o , sen nereden biliyorsun” dedi. “Ulvi Alacakaptan'ın biyografisinde denk geldim” diye kuyruklu bir yalan söyledim ve hemen kaseti almak için harekete geçtim.
Satıcıya mesaj atıp “Kaset ile ilgileniyorum, hemen alabilirim” dedim. İçimden bir ses ise “istekli olduğunu belli etme, adam satmaktan vazgeçer” diye bağırıyordu. Bu sırada beklenen mesaj gelmişti. Kadıköy'de stada yakın bir sahaf olduğunu söyleyen satıcı, “kaset sizindir, buyrun gelin alın” diyordu.
İnternette bir arama yaptım. Ulvi Alacakaptan'ın biyografilerinde “İçimizdeki Yoksulluk” olarak geçiyordu. Nisan Kumru, Dergah dergisinde yayınlanan bir söyleşisinde bu kasetten bahsediyordu. Bunun dışında pek bilen yok gibiydi. Kaset ile alakalı biraz bilgi de toplamıştım. İki kaset halinde yayınlanmıştı. Artık piyasada bulunmuyordu.
Satıcıya telefon açarak kasetin durumunu sordum. Telefondaki ses “tek kaset ve hiç kullanılmamış” diyordu. Ortada bir bilgi yanlışı vardı. Satıcıya “tek kaset olsa da alacağımı, bana ayırmasını” söyledim ve Kadıköy'de ikamet eden dostum Salih Demirhan'ı arayıp sahafın adresini verdim.
Aynı günün akşamı Salih telefondaydı. “Abi adam kaseti depoya kaldırmış, kullanılmış olduğu için satamıyormuş, yerine Dursun Ali Erzincanlı'nın bir kasetini hediye etti” diyerek neşemi söndürdü. "Eğer Salih kasete el koyup bana Dursun Ali Erzincanlı'yı reva gördüyse..." diye içimden geçirdim. Sonra da “Zaten Asım Gültekin'e de yalan söyledin, bir kaset için arkadaşına da güvenmiyorsun, al Dursun Ali'yi dinle ne var yani!” diyerek bu maceranın da sonuna geldim.
Bu bir olsa keşke haberiydi. O zaman ana fikrini de verelim. Eski bant tiyatrolarımızı bir yayınevi veya ajans yeniden yayınlasa, bizler bunlara ulaşsak, ne kadar güzel olur değil mi?
Cesur Küçük, burnu uzamadan haberi "keşke" ile tamamladı.